The Two Halves of the Cypriot Climate Crisis (TR, EL, EN)

Türkçe: Kıbrıs İklim Krizinin iki yarısı

Ελληνικά: Τα δύο μισά της Κυπριακής Κλιματικής Κρίσης

Picture of summer camp on intersectionality participants

Pınar Barlas

In August, I ventured across the Green Line separating Cyprus into two for the first time since the start of the pandemic lockdown in March. During the next two and a half days, I was immersed in sessions blending climate justice activism and intersectionality.

I should admit that I felt a bit out of place, at first. It seemed to me – and it may have been the truth – that I was the only one there who was very new to climate justice activism. The camp was meant to teach current environmental activists about how other justice causes (like those based on gender, race, disability, and others) can tell us about who gets affected most by the climate and how. However, for me, the camp was an invaluable introduction to a cause that has immense impact on Cyprus but isn’t even getting half the attention we need to give it.

Of course I’d heard of the movement to keep the environment clean, to reduce plastic use, to minimize wasting resources like electricity. Those were the basics, and you’d have to try pretty hard to ignore them. What had kept me from diving deeper into climate justice, though, was how “far” it all seemed. 

The clear effects of climate change on Cyprus seemed like a product of bad management by the government (which they partially are), combined with the inevitable conditions of living on an island. 

Really high temperatures? Well, Cyprus always seems to be too hot. 

Flash flooding from sudden, intense rain? Well, the government hasn’t built the infrastructure to deal with it. 

Increased wildfires? Well… maybe it’s arson, or a delayed reaction from the unprepared local community. 

No one seems to connect the increased frequency and intensity of these problems to climate change. I realized, at the climate justice camp, that part of the reason we never make that connection is because we don’t have half the data – we are always looking at “our half” of Cyprus.

When it rains, rainclouds soak both parts of Nicosia. The water that falls on one part moves beneath the border, with its rusted barbed wire, to the other part’s dams. Wildfires can jump across boundaries we think are so important, and threaten nature that makes oxygen for us all. Treating the northern and the southern parts of Cyprus as if they truly are separate has and will continue to only harm us. Just look at how, while the officials spent so much time and energy on the dividing line within the island, COVID-19 pandemic only came to Cyprus from its outer borders. The longer we focus on separating the north and the south parts of Cyprus, the worse off we will be with each public health and environmental disaster in our future. If we continue to compete instead of collaborate, we will all lose.

The concept of climate refugees is a great example of how distant the consequences of climate change seem, despite Cyprus being in the middle of it all. Not only is Cyprus a destination for many refugees (some of them surely climate refugees), but Cypriots are at increasing risk of becoming climate refugees themselves. Those who are younger and with more money can and often choose to move to another country: to one with fewer critical political problems and a better climate. Those who don’t have that choice, or can’t make it for various reasons, are left to deal with the problems brought on by the floods, the droughts, the fires, and the pollution. It should go without saying that these populations are those that already live in low-income areas, who don’t have access to as many resources and services as the rest of the country. So, the hardest-hit will always be the ones already suffering from the status quo.

As Cyprus’s future leadership, protectors, and inhabitants, it falls on the younger generations to push for united action against climate change, which will surely follow the reunification of Cyprus.


Kıbrıs İklim Krizinin iki yarısı

Kıbrıs’ı ikiye ayıran Yeşil Hat’ı Mart ayında pandemi nedeniyle girdiğimiz “lockdown”un (genel karantinanın) başlamasından sonra Ağustos ayında ilk kez geçtim. Sonraki iki buçuk gün boyunca, iklim adaleti aktivizmi ile kesişimselliği harmanlayan oturumların içindeydim.

İlk başta biraz yersiz, uyumsuz hissettiğimi itiraf etmeliyim. Bana oradaki iklim adaleti aktivizmine yeni olan tek kişi benmişim gibi gelmişti – ki belki de gerçek de buydu. Kamp aslında zaten çevre aktivisti olanlara, diğer adalet davalarının (cinsiyet, ırk, engellilik ve diğerlerine dayalı olanlar gibi) bize iklimden en çok kimin, nasıl etkilenebileceğini anlatmak içindi. Ancak benim için kamp, Kıbrıs üzerinde çok büyük etkisi olan ancak ona göstermemiz gereken dikkatin yarısını bile almayan bir davaya paha biçilmez bir girişti.

Elbette çevreyi temiz tutma, plastik kullanımını azaltma, elektrik gibi güç kaynakların israfını en aza indirme hakkındaki hareketleri duymuştum. Bunlar temel şeylerdi, ve görmezden gelebilmek için fazlaca çaba harcamak gerekir. Fakat beni iklim adaletinin derinliklerine dalmaktan alıkoyan şey, her şeyin ne kadar “uzak” görünmesiydi.

İklim değişikliğinin Kıbrıs üzerindeki açık etkileri, bir adada yaşamanın kaçınılmaz koşulları ile birlikte hükümetin kötü yönetiminin (ki kısmen de öyledir) bir ürünü gibi görünüyordu.

Aşırı yüksek sıcaklıklar? Eh, Kıbrıs zaten her zaman çok sıcak gibi gelir.

Ani, yoğun yağmurlardan dolayı oluşan seller? Eh, hükümet bununla başa çıkmak için gereken altyapıyı hala hazırlamadı.

Artan orman yangınları? Şey… belki kundakçılıktır, veya hazırlıksız yakalanan yerel halkın gecikmiş tepkisindendir.

Hiç kimse bu sorunların artan sıklığını ve yoğunluğunu iklim değişikliğine bağlamıyor gibi görünüyor. İklim adalet kampında fark ettim ki, bu bağlantıyı asla kurmamamızın bir nedeni de verilerin yarısına sahip olmamamız – her zaman Kıbrıs’ın “bizim yarısına” bakıyoruz.

Yağmur yağdığında, yağmur bulutları Lefkoşa’nın her iki parçasını da ıslatır. Bir parçasına düşen su, paslı dikenli sınır tellerinin altından diğer tarafın barajlarına akar. Orman yangınları, o çok önemli olduğunu düşündüğümüz sınırları bir anda aşıp, hepimiz için oksijen yapan doğayı tehdit edebilir. Kıbrıs’ın kuzey ve güney kısımlarına gerçekten ayrıymış gibi davranmak şimdiye kadar bize sadece zarar verdi ve vermeye de devam edecek. Sadece yetkililerin adayı ayıran çizgiye bu kadar çok zaman ve enerji harcarken, COVID-19 salgınının Kıbrıs’a dış sınırlarından gelmesine bakın. Kıbrıs’ın kuzeyini ve güneyini ayırmaya ne kadar uzun süre odaklanırsak, geleceğimizdeki her halk sağlığı ve çevre felaketinde o kadar kötüye gideceğiz. İşbirliği yapmak yerine rekabete devam edersek, hepimiz kaybedeceğiz.

İklim değişikliğinin sonuçlarının, her şeyin ortasında olmasına rağmen Kıbrıs’a bu kadar uzak görünmesinin harika bir örneği iklim mültecileri kavramıdır. Kıbrıs yalnızca birçok mülteci için bir varış yeri değildir (ki bazıları kesinlikle iklim mültecileridir); Kıbrıslılar aynı zamanda her gün artan bir iklim mültecisi olma riski altındadırlar. Genç ve yeterince paraya sahip olanlar, başka bir ülkeye – daha az kritik siyasi sorun ve daha iyi bir iklime sahip bir ülkeye – taşınmayı seçebilirler. Bu seçeneği olmayanlar veya çeşitli nedenlerle yapamayanlar, geride kalıp, sellerin, kuraklıkların, yangınların, ve kirliliğin getirdiği sorunlarla başa çıkmak zorunda kalırlar. Tabii ki, bu geride kalan nüfus, halihazırda düşük gelirli bölgelerde yaşayanlar, ve ülkenin geri kalanı kadar çok kaynak ve hizmete erişimi olmayanlar olur. Dolayısıyla, en çok etkilenenler her zamanki gibi halihazırda statükodan muzdarip olanlar olacaktır.

Kıbrıs’ın gelecekteki liderleri, koruyucuları, ve sakinleri olarak, iklim değişikliğine karşı birleşik faaliyetlere önayak olmak ve desteklemek genç nesillere düşüyor; ki bu faaliyetler Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi ile beraber doğal olarak gelecektir.


Τα δύο μισά της Κυπριακής Κλιματικής Κρίσης

Τον περασμένο Αύγουστο, τόλμησα να διασχίσω την Πράσινη Γραμμή, η οποία χωρίζει την Κύπρο στα δύο, για πρώτη φορά μετά την έναρξη της απαγόρευσης κυκλοφορίας λόγω της πανδημίας τον Μάρτιο. Τις επόμενες δυόμισι μέρες, βυθίστηκα στις συζητήσεις που συνδύασαν τον ακτιβισμό για την κλιματική δικαιοσύνη και τη διαθεματικότητα.

Πρέπει να παραδεχτώ ότι στην αρχή ένιωσα λίγο εκτός. Μου φάνηκε – και ίσως να ήταν αλήθεια – ότι ήμουν η μόνη που ήταν πολύ νέα στον ακτιβισμό της κλιματικής δικαιοσύνης. Η κατασκήνωση είχε σκοπό να μοιραστεί με τους σημερινούς ακτιβιστές του περιβάλλοντος για το πώς άλλοι αγώνες δικαιοσύνης (όπως αυτοί που βασίζονται στο φύλο, τη φυλή, τα ΑμεΑ άτομα και άλλ@) μπορούν να μας εξηγήσουν για το ποιοι αλλά και πώς επηρεάζονται περισσότερο από την κλιματική αλλαγή. Ωστόσο, για μένα, η κατασκήνωση ήταν μια ανεκτίμητη εισαγωγή σε ένα θέμα που έχει τεράστιο αντίκτυπο στην Κύπρο, αλλά δεν παίρνει καν τη μισή προσοχή που πρέπει να του δώσουμε.

Φυσικά, είχα ακούσει για το περιβαλλοντικό κίνημα να λέει να διατηρήσουμε το περιβάλλον καθαρό, να μειώσουμε τη χρήση των πλαστικών, να ελαχιστοποιήσουμε τη σπατάλη πόρων όπως ο ηλεκτρισμός. Αυτά ήταν τα βασικά και θα πρέπει κάποι@ς να προσπαθήσει πολύ σκληρά για να τα αγνοήσει. Αυτό που με εμπόδισε να εισέλθω βαθύτερα στην κλιματική δικαιοσύνη, ήταν το πόσο “μακριά” ήταν όλα.

Οι σαφείς επιπτώσεις της κλιματικής αλλαγής στην Κύπρο φαίνονταν σαν προϊόν κακής διαχείρισης από την κυβέρνηση (που είναι εν μέρει), σε συνδυασμό με τις αναπόφευκτες συνθήκες διαβίωσης σε ένα νησί.

Πραγματικά υψηλές θερμοκρασίες; Χμ, η Κύπρος φαίνεται πάντα να είχε πολύ ζέστη.

Πλημμύρες από ξαφνική, έντονη βροχή; Χμ, η κυβέρνηση δεν έχει χτίσει τις κατάλληλες υποδομές για να το αντιμετωπίσει.

Αυξήθηκαν οι πυρκαγιές; Χμ … ίσως να είναι εμπρησμός ή αργοπορημένη αντίδραση από την απροετοίμαστη τοπική κοινότητα.

Κανείς δεν φαίνεται να συνδέει την αυξημένη συχνότητα και ένταση αυτών των προβλημάτων με την κλιματική αλλαγή. Στην κατασκήνωση για την κλιματική δικαιοσύνη συνειδητοποίησα ότι μέρος της αιτίας που δεν κάνουμε ποτέ αυτή τη σύνδεση, είναι επειδή δεν έχουμε τα μισά δεδομένα – κοιτάζουμε πάντα τη «μισή μας» Κύπρο.

Όταν βρέχει, τα σύννεφα βρέχουν και τα δύο μέρη της Λευκωσίας. Το νερό που πέφτει στο ένα μέρος κινείται κάτω από τα σύνορα, με τα σκουριασμένα συρματοπλέγματά τους, στα φράγματα του άλλου μέρους. Οι πυρκαγιές μπορούν να περάσουν πέρα ​​από τα όρια, που πιστεύουμε ότι είναι τόσο σημαντικά, και που απειλούν τη φύση η οποία παράγει το οξυγόνο για όλους μας. Η αντιμετώπιση του βόρειου και του νότιου τμήματος της Κύπρου σαν να είναι όντως ξεχωριστά έχει ήδη βλάψει και θα συνεχίσει να μας βλάπτει. Απλά κοιτάξτε πώς, ενώ οι ηγέτες σπατάλησαν τόσο πολύ χρόνο και ενέργεια στη διαχωριστική γραμμή του νησιού, η πανδημία του κορονοϊού (COVID-19) εισήλθε στην Κύπρο από τα εξωτερικά της σύνορα. Όσο περισσότερο επικεντρωνόμαστε στο διαχωρισμό του βόρειου και του νότιου τμήματος της Κύπρου, τόσο χειρότερα θα είμαστε στο μέλλον σε κάθε τι που αφορά τη δημόσια υγεία και περιβαλλοντική καταστροφή. Αν συνεχίσουμε να ανταγωνιζόμαστε αντί να συνεργαζόμαστε, όλοι θα χάσουμε.

Η έννοια των κλιματικών προσφύγων είναι ένα εξαιρετικό παράδειγμα του πόσο μακρινές φαίνεται να είναι οι συνέπειες της κλιματικής αλλαγής, παρά το γεγονός ότι η Κύπρος βρίσκεται στη μέση όλων. Δεν είναι μόνο ότι η Κύπρος είναι προορισμός για πολλούς πρόσφυγες (ορισμένοι από αυτούς σίγουρα είναι κλιματικοί πρόσφυγες), αλλά οι Κύπριοι διατρέχουν όλο και μεγαλύτερο κίνδυνο να γίνουν οι ίδιοι κλιματικοί πρόσφυγες. Όσοι είναι νέοι και με περισσότερα χρήματα μπορούν και συχνά επιλέγουν να μετακομίσουν σε μια άλλη χώρα: σε μια με λιγότερα κρίσιμα πολιτικά προβλήματα και ένα καλύτερο κλίμα. Εκείνοι όμως που δεν έχουν αυτήν την επιλογή ή δεν μπορούν να το κάνουν για διάφορους λόγους, θα αντιμετωπίσουν τα προβλήματα που προκαλούνται από τις πλημμύρες, τις ξηρασίες, τις πυρκαγιές και τη ρύπανση. Είναι αυτονόητο ότι αυτοί οι πληθυσμοί είναι εκείνοι που ζουν ήδη σε περιοχές χαμηλού εισοδήματος, οι οποίοι δεν έχουν πρόσβαση σε τόσους πόρους και υπηρεσίες όπως και η υπόλοιπη χώρα. Συνεπώς, αυτοί που επηρεάζονται περισσότερο είναι πάντα εκείνοι που ήδη υποφέρουν από το στάτους κβο.

Ως μελλοντική ηγεσία, προστάτες και κάτοικοι της Κύπρου, εναπόκειται στις νεότερες γενιές να πιέσουν για ενωμένη δράση κατά της κλιματικής αλλαγής, η οποία σίγουρα θα ακολουθήσει την επανένωση της Κύπρου.


Thank you! Eυχαριστούμε! Teşekkür ederiz!

Author/Συντάκτης/Yazar: Pinar Barlas

Çevirmenler/Μεταφραστές/Translators: Pinar Barlas, Josef Boraei

Συντάκτες/Editors/Editörler: Pinar Barlas, Josef Boraei, Vijdan Şengör, Eleni Loulli

Photographer/Fotoğrafçı/Φωτογράφος: Maria L. Birtsieva